Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16 Mart 2015, 11:44   #1
eg24
Senior Member
 
Üyelik tarihi: 01 Şubat 2015
Mesajlar: 6,382
Standart Her yil 36 erkekten biri prostat kanserine yenik dÜsÜyor.

Manyetik rezonans görüntüleme ve multiparametrik manyetik rezonans teknolojisinde son dönemde kaydedilen gelismeler sayesinde prostat kanseri kolaylikla saptanabiliyor ve tümörün davranis özellikleri belirlenebiliyor.

Prostat kanseri görülme sikligi nedir? Prostat kanserinin toplum sagligi açisindan tasidigi önemden bahsedebilir misiniz?

Yapilan arastirmalarda, gelisen hayat standartlari sayesinde yasam beklentisinin artmasina paralel olarak özellikle 65 yas üzerinde olmak üzere kanser vakalarinda önümüzdeki otuz yil içinde 3 kat artis meydana gelecegi hesaplanmistir. Bu durum agirlikli olarak bir ileri yas hastaligi olan prostat kanseri için de geçerlidir. Prostat kanseri genel olarak orta yasi geçmis erkeklerde en sik tani konan kanser olup tüm kanser vakalarinin yüzde 11'inden ve kanserden ölümlerin yüzde 9'undan sorumludur. Çok çarpici bir veriyle devam etmek gerekirse, yapilan arastirmalar her 6 erkekten birinin yasami boyunca prostat kanserine yakalanacagini göstermistir.

Prostat kanseri tüm dünyada erkeklerde kansere bagli ölüm nedenleri arasinda akciger kanserinden sonra ikinci en sik sorumlu tutulan neden durumundadir. Bu çerçevede her 36 erkekten birinin prostat kanseri nedeniyle hayatini kaybettigi düsünülmektedir. Tüm dünyada yilda yaklasik 900 000 hasta prostat kanseri tanisi alirken, her yil 258 000 hasta prostat kanseri nedeniyle hayatini kaybetmektedir. Benzer sekilde A.B.D’de 2012 için öngörülen yeni olgu sayisi 241 740, ölüm sayisi ile 28 170’dir. Mevcut artis trendinin devam etmesi durumunda 2030 yilinda dünyada her yil 1,7 milyon yeni olgu ve 500 000 ölüm görülecegi düsünülmektedir.

Prostat kanseri için kimler risk altindadir?

Prostat kanseri için bilinen en kuvvetli risk faktörü genetik faktörlerdir. Bu nedenle ailesinde prostat kanseri öyküsü olanlar prostat kanseri için risk altindadir. Ayrica diger bazi kanser türleri için oldugu gibi prostat kanserinin de bati tipi yasam tarzi, hazir gidalarin fazla tüketimi gibi aliskanliklarla artis gösterdigi düsünülmektedir.

Prostat kanserinin belirtileri nelerdir?

Genellikle 40 yasin üstündeki erkeklerde görülen prostat kanseri erken dönemde belirti vermeyip tani ancak rutin kontroller sirasinda yapilan tetkiklerle konulabilmektedir. Hastalik siklikla sinsi sekilde ilerledikten sonra geç dönemde kendini göstermektedir. Bu nedenle birçok hastada prostat kanseri genellikle ileri evrede yakalanmaktadir. Bu dönemde hastalik önce prostata komsu organlara ardindan kan ve lenf yolu ile lenf dügümleri, kemik ve akcigerlere siçrayabilmektedir. Baslica belirtiler arasinda yer alan idrardan kan gelmesi, meniye kan karismasi gibi bulgularin varligi hastaligin ilerledigini akla getirirken metastaz halinde ise kemiklerde agri görülebilmektedir.

Prostat kanseri için erken taninin önemi hakinda bilgi verebilir misiniz?

Geçmiste, erken tani araçlari henüz yaygin degilken bir çok erkek ilerlemis kanser tanisi almaktaydi ve hastalar teshisten bir kaç sene sonra ölmekteydiler. Bu nedenle 1970’lerde hastaligin tanisi sonrasinda 5 yillik yasam süresi yüzde 70’lerin altindaydi. Oysa günümüzde prostat kanseri erken evrede yakalandiginda ve dogru tedavi uygulandiginda basari orani yüzde 90’lara yükselmektedir. Yapilan arastirmalarda tarama yoluyla prostat kanserinden ölüm oranlarinin yüzde 30 oraninda azaldigi hesaplanmistir. Beklendigi üzere hastaligin erken teshis edilmesi halinde tedavi basarisi artacaktir. Tani aninda kanser sadece prostata sinirli ise hastanin tamamen iyilesme sansi çok yüksektir. Bu nedenle prostat kanseri tanisiyla ilgili yaklasimin esasini hastaligin prostatin içinde sinirli iken yani hiçbir klinik belirtisinin olmadigi dönemde tespit edilmesi olusturmaktadir. Bu nedenle hiçbir yakinmasi olmasa bile erkeklerin 50 yasindan itibaren yilda bir kez prostat kanseri taramasi için basvurmasi önerilmektedir. Bir diger önemli nokta ise hastaligin tedavisinin tamamen evreye göre planlaniyor olmasi nedeniyle evrenin dogru olarak saptanmasi gerekliligidir

Türkiye’de durum nedir?

Türkiye’deki durum da aslinda dünya ile paralellik göstermekte olup prostat kanseri görülme sikligi %20 civarindadir. Yapilan çalismalarda ülkemizde de prostat kanserinde belirgin artis oldugu, prostat kanserinin erkeklerde akciger kanserinden sonra ikinci siraya yerlestigi anlasilmistir. Bu artis tüm dünyada oldugu gibi ülkemizde de kisilerin doktora görünme sikliklari, yapilan kan testlerinin artisi, tani koymada kaydedilen gelismeler gibi faktörlerle yakindan iliskilidir. Bununla birlikte Bati ülkelerinden kismen farkli olarak erken tani oraninin hala önemli ölçüde düsük oldugu söylenebilir. Bu durum hastaliga yönelik farkindaligin görece düsük olmasi ve özellikle kültürel faktörlerle iliskili olmak üzere hekime basvurma oraninin istenen düzeyde olmamasi ile açiklanabilir. Maalesef toplumun geneli herhangi bir yakinmasi olmamasi nedeniyle kontrol amaciyla doktora basvurmamaktadir.

Prostat kanseri tanisi hali hazirda nasil konmaktadir?

Prostat kanseri taramasi için iki temel yöntem parmakla prostat muayenesi ve kanda PSA denilen bir maddenin ölçümüdür. Kan PSA düzeyinin artisi tipik olarak prostat kanserinin potansiyel varligina dair ilk belirtidir. Bunu takiben gerçeklestirilen uygulama ultrason rehberliginde prostat bezinin özel ignelerle genellikle 12 örnek alimini içerecek sekilde örneklenmesi islemidir.

Prostat kanseri tanisi için neden yeni tekniklere gereksinim duymaktayiz?

Yukarida sözü edilen yöntem hali hazirda prostat kanseri tanisi için altin standart olarak kabul edilmekle birlikte bazi önemli dezavantajlari nedeniyle yöntemin yararligi sinirlidir. Her seyden önce igneyle parça alinmasi isleminin kanseri saptamaya yönelik duyarliligi yüzde 40-50 oranindadir. Ayrica PSA düzeyinde artisin prostat kanseri disindaki bazi sebeplere de bagli olabilmesi sebebiyle rutin PSA taramasi pek çok gereksiz biyopsiye yol açmaktadir. Önemli bir problem de biyopsi ile kanser tanisi elde edilmemesine ragmen anormal olarak yüksek kalan veya yükselmeye devam eden PSA degerleri nedeniyle prostat kanseri süphesinin devam ettigi çok sayida hastaya biyopsi tekrarlari uygulanma zorunlulugunun bulunmasidir Bu da sosyal güvenlik sistemine ciddi bir ek maliyet getirmekte, tanisal bakimdan belirsizliklere neden olmaktadir. Diger önemli bir dezavantaj ise igne biyopsilerinin tümörün sinirlarini tam olarak ortaya koymada yeterli oranda basarili olmamasi, bir baska deyisle hastaliga yaklasimda çok önemli bir parametre olan kanser evresinin biyopsi ile dogru olarak belirlenemiyor olmasidir. Prostat kanseri tanisini dogrulamaya yönelik olarak gerçeklestirilen biyopsi uygulamasi invazif bir islemdir. Hastalarin bir kismi bu islemi inanilmaz derecede agrili olarak nitelendirmektedir; bir çalismada hastalarin yüzde 20’si yeni bir biyopsi islemi gerektigi takdirde islemi yaptirmayi kabul etmeyeceklerini belirmislerdir. Ayrica islem bazi hastalarda islem sonrasinda kanama ve enfeksiyon gelismesi gibi komplikasyonlara yol açabilmektedir. Söz konusu yan etkiler beklendigi üzere islem sirasinda alinan parça sayisi ile dogru orantilidir.

Peki çözüm nedir?

Giderek artan sayida hastaya biyopsi uygulanmasi gerekliliginin ortaya çikmasi ve örneklem hatasi riskinin olmasina bagli olarak negatif bir biyopsi sonucunun otomatik olarak kanserin olmadigi anlamina gelmemesi gerçeginden hareketle MR incelemesi elde edilen bulgularin rehberliginde yapilan biyopsi uygulamasinin önemli yararlar sagladigi görülmektedir. Multiparametrik MRG ile saglanan yararlarin basinda tümörün davranis paterninin belirlenmesi gelmektedir. Prostat kanserinin hasta açisindan hangi düzeyde (düsük, orta ve yüksek) risk olusturdugunun öngörülmesinde/belirlenmesinde ultrason rehberliginde biyopsi isleminin dogruluk oranlari yüzde 50’ler düzeyinde iken bu oran multiparametrik MRG ile yüzde 95’lere yükselmektedir. Ayrica yüksek PSA nedeniyle gerçeklestirilen biyopsi isleminde kanser saptanmamasina ragmen PSA’daki yükselmenin devam etmesi gibi kuvvetli kanser süphesinin varligi söz konusu oldugunda, multiparametrik MRG sonrasinda gerçeklestirilen biyopsi ile yüzde 40’lar düzeyinde prostat kanseri saptanmakta olup bunlarin yaklasik yüzde 90’i klinik olarak önemli kabul edilen tiptedir. Tümörün yerini tam olarak belirleyebilen yöntem sayesinde ultrason esliginde alinan 12 örnek yerine 1-2 örnek alinmasi bile yeterli olabilmektedir. Ayrica MR ile kanserin görüntülenmesinde saglanan basari MR incelemesi ile prostatinda anormal bulgu saptanmayan hastalarda biyopsi yapilmasi gerekliligini azaltmaktadir. Tabi burada önemli olan gerçeklestirilen MR incelemesinin uygun teknikle yapilmasi ve bulgulara yönelik degerlendirmenin tekrarlanabilir olma özelligini tasimasi, bir baska deyisle standart hale getirilmesidir. Bununla ilgili Avrupa Ürogenital Radyoloji Dernegi (ESUR) tarafindan bu yilin basinda yayinlanan kilavuz ve PI-RADS (Prostat Görüntüleme Raporlama ve Data Sistemi) adi verilen yapilandirilmis raporlama sistemi Amerikan Radyoloji Koleji (ARC) tarafindan da kullanilmaya baslanmistir.

Bu yöntem Türkiye’de kullanilmaya baslandi mi?

Ülkemizde de henüz çok yaygin olmamakla birlikte multiparametrik prostat MR incelemeleri gerçeklestirilmektedir. Türk Radyoloji Dernegi adi geçen uygulamayi yayginlastirmaya saglamaya yönelik çalismalarini sürdürmektedir.

Kadinlarda meme kanseri taramasina yönelik olarak mamografinin kullanilmasina benzer sekilde yakin gelecekte erkeklerde de prostat kanseri tanisina yönelik olarak manyetik rezonans görüntülemenin kull
eg24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla