02 Şubat 2016, 22:49 | #1 |
Senior Member Üyelik tarihi: 06 Şubat 2015
Mesajlar: 7,475
| Öyle Bir
Temiz gömleğimi giydim talimden sonra Ayaklarını yıkıyor çeşme başında erler İşte sen öyle bir serindin Tuzladan kaptılarla inerken şehre ne güzel şey sivil denmesi çıplağa Ve gün-açık penceresinden meşelerin Yamacın kuytusuna sokulmuş mavi Ufacık bi parça deniz gibiydin Şipka biberleriyle konmuş okulun camlarına Arnavut Köyünün o muhacir güneşi İşte sen öyle bi cumartesiydin Sahanlıkta saçlarını tarıyor kızlar Raylar ondan böyle kıvılcımlanıyor Köşeleri dönerken, önlükleri altından Dünyaya başlar gibi aybaşlarının kokusu Kalkan al tramvaydın ergenlik durağımdan Meyvahoşun orda bir sabahçı kahvesi Gün ağarmıştı ama ben günaydın dedim İşte sen öyle ışıklı bi yerdin. Bilmiyordum hiç burda bir fırın olduğunu Diz çöktüm asfalta, baktım aşağı, üüüü'üh 1.. İşçiler ateşler ayçörekleri Ve kılıç gibiydi taze ekmek kokusu... Dağıttık evvel-Allah yalnızlıkları Yaşamak düğünse, sen orda gelindin Seni soydum, Güler, dünyayı giyindim İlanı harp değil ilan-ı aşk! Bir teneffüssün sen sevgilim Yurt bilgisiyle Kimya arasında Can Yücel |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |