KeyifVakti.NET

KeyifVakti.NET (http://keyifvakti.net/index.php)
-   Aşk & Sevgi (http://keyifvakti.net/forumdisplay.php?f=23)
-   -   Sevmek ama vazgeçmeden (http://keyifvakti.net/showthread.php?t=17376)

buse 28 Ocak 2016 22:15

Sevmek ama vazgeçmeden
 
Sevmek ama vazgeçmeden

--------------------------------------------------------------------------------

Sevmek ama vazgeçmeden

İlk zamanlarda, dağların kanatları vardı. Ve, uçabiliyorlardı. Dilediklerince.. Hür.. İstediklere yere gidip, arzu ettikleri düzlüklere konabiliyorlardı.. Orada, diledikleri kadar kalabiliyorlar, ve sonra, tekrar kanatlarına rüzgarları doldurup uçuyor, bir başka coğrafyada, bir başka düzlüğe konuyorlardı. Bu, dağların sonsuz özgürlüğüydü. Bu, dağların yüceliğiydi. Bu, dağların başına buyruk, biraz delifişek tabiatlarıydı. Böyleydi dağlar. Doyasıya, özgürce bir yaşamdı yaşadıkları. Ancak, ta ki Toprak Ana; “Yeter!” deyinceye kadar sürmüştü. “Yeter!” demişti Toprak Ana, çünkü artık dayanamıyordu. O yüce, ulu dağların her uçuşundan sonra, bağrına “güm, güm” diye konuşu fena halde canını yakıyordu. Başlarda hoşuna gitmişti.

Çocuklarının bu özgür, bu başına buyruk, bu hoyrat yaşamı. Ama artık dayanamıyordu. Canı yanıyordu. Dağların, sinesine her konuşunda, inen darbeler canına tak etmişti. Ondan sonra, bir daha uçamadı dağlar. Herbiri, en son kondukları yerde kaldılar. Seçtikleri son yer, sonsuz evleri olmuştu. Artık, onlar değil ama, davet ettikleri canlılar, kendileri gibiydi. Biraz özgür.. Biraz başına buyruk.. Biraz delifişek.. Dağlar cömertti onlara karşı. Onlarla paylaşıyorlardı o eski sonsuz özgürlüklerini.

Bu sayede yalnız kalmıyorlardı. Ama, bu ziyaretçilere de ihtiyaçları yoktu esasında. Zira, yalnız değillerdi. Her zaman, onları sevgiyle çembere alan bir sevdalıları vardı. Uçma özgürlükleri ellerinden alınınca onları tek terketmeyen. Uçabildikleri zamanlarda onlara kanatlık vazifesi yapan; bulutlar. Bulutlar dağların tepesinden ayrılmıyordu. Adeta sevgiyle okşuyorlardı başlarını. Teselli ediyorlardı. Sadakatla o eski günleri anıyorlardı birlikte. O eski pamuk kanatlar, şimdi ipek ellere dönmüştü.

İşte bundandır derler, bulutların dağlara sevdası. Bulutların, dağların başından ayrılmaması. Adeta, baş başa, koyun koyuna yaşaması.

O gözle bakmayı başarabilirsek, yaşamdaki her an, bir sevda öyküsü içeriyor olabilir ve biz de onu görebiliriz. Yaşamın en değerli olgusu olan sevgiyi, yaşamın her alanında, ta içimizde hissedebiliriz. Sevginin asla terkedilmemesi gereken bir zenginlik olduğunu. Terketmeyişin, vageçmeyişin, bırakmayışın, sadakatin, aslında bireye değil, sevgiye olduğunu.

Genç adam babasını kaybetmişti. Belli olmasa da, derinlerde bir yerlerde, tuhaf bir şeyler hissettiğini farkedebiliyordu. Ancak, buna bir isim veremiyordu. Sanki bir terkediliş, bir yalnızlıktı bu. Anlamlandıramıyordu. Acı haberin duyulmasıyla, can dostu aramıştı. Uzaktaydı. Yanına gelemiyordu. Ama telefon yakınlığındaydı ya. Bu bile, bir şeydi. Sesi sıcaktı. Nefesi yakındaydı. Ve ertesi gün tekrar aradı. Daha sonraki gün tekrar. Daha daha sonraki gün de tekrar. Bu arayışların birinde de şunu söyledi; “Ben, bir müddet seni arada bir böyle arayacağım. Sen birşey söylemek, konuşmak, anlatmak zorunda değilsin. Sadece benim sesimi duy, seni bırakmadığımı bil istiyorum.”

Başarabildiğimiz ölçüde yaşamı anlamlandırabiliyoruz. Başarabildiğimiz ölçüde anlamlı yaşabiliyoruz. Vazgeçmeden, bıkmadan.

Her birimizin bu inadı, hayata damla damla süzülen su taneleri. Birleşerek bir yağmura, bir nehire dönüşecek olan.


Tüm Zamanlar GMT +4 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 13:17.

Powered by vBulletin® Version 3.8.9
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51