Şekerin Vücudumuza Zararları Nelerdir?
 

Meyvelerde ve sebzelerde bulunan doğal şeker vücut sağlığı açısından çok daha faydalıdır. Ancak gereğinden azla tüketimi her şeyin olduğu, doğal şekerin de zararlı olmasına neden olabilir. Vazgeçilmez bir gıda olan şeker, kimyasal işlemlerden geçerek beyazlaştırılır ve toz haline getirilir. İşte bu da sağlığımızı tehdit eder, hastalıklara yatkın hale getirir. Beyaz şekerin vücuda zararları nelerdir, öğrenmek ister misiniz? İşte sizler için yaptığımız araştırma sonucunda şekerin zararları bakın neler.

Şekerin beyaz toz haline getirilmiş hâli ekseriyetle GDO’ludur. Şeker başka formlarda da bulunabilir. Mısır şurubu, bal, akçaağaç şurubu gibi şekerin tüm formları vücudu bir şekilde etkilemektedir. Vücut çok yüksek miktarda işlenmiş şekeri kaldıramaz. Vücuttaki temel uzuvlar bu kalitesiz şekerin tüketimiyle ciddi hasarlar alırlar. Şekerin tek başına kendisi bir yemek grubu değildir. Ancak şeker beklendiği gibi tek başına çoğu yiyeceklerde fark yapılarda bulunmaktadır ve rastgele bir besin maddesi, protein, yağ ve enzim bulundurmaz yalnızca boş kalori yapısıdır.

Katma şekerin herhangi güvenli bir niceliği yoktur. Sadece meyve ve sebzelerdeki tabii şeker vitaminlerle, liflerle, enzimlerle dengelenmiştir dolayısıyla meyve ve sebzelerin özellikleri şeker sindirimini yavaşlatarak vücuda bu konuda yardım eder. Ancak katkılı şeker herhangi bir fayda sağlamaz.

Şekerin Zararları

Şeker Tüketiminin Yan Tesiri

Yemeklerde aşırı şeker kullanımı sıhhatli bir alışkanlık değildir. Ancak sadece az sayıda insan şekeri uygun miktarlarda kullanırken çoğu insan fazla miktarlarda kullanır. Başka bir söylemle insanlar çoğunlukla yalnızca şekerden ekstra 500 kalori almaktadır. İnsanlar şekerin sıhhate yararlı olmadığını bilir ama fazla şeker tüketiminin zararının çok fazla doymuş yağ, trans yağ ve tuz tüketimi kadar zarar veren olmadığını düşünürler. Bu inanış tamamiyle yanlıştır.

Şekerin birtakım şaşırtıcı ama zarar veren tesirleri vardır.

1. Şeker Kalbe Zarar Verir

Fazladan şeker tüketimi kalp hastalıklarına yakalanma rizikonunu artırır.

Ele geçirilen verilere göre şeker kalbin pompalama mekanizmasını etkilemekte ve kalpte arıza rizikonunu artırmaktadır. Şeker temel olarak kalp krizinden mesul kötü kolesterolü ve trigliseritleri (bir çeşit yağ asidi) artırır.

2. Şeker Göbek ve Bel Etrafı Yağlarını Artırır

Günümüzün en ehemmiyetli sıhhat meselelerinden biri obezitedir. Çocuklardaki obezite vücudun belli yerlerindeki yağ birikiminin neticesidir. Bunun bir nedeni fruktoz yüklü içecekler ve meşrubatlardır. Aşırı fruktoz alımı(ama glikoz alımı değil) lider yağların olgunlaşmasına kapı aralar. Bu yağlar bel etrafında birikerek gelecekteki kalp hastalıklarının ve diyabetin rizikonunu artırır. Şeker ayrı olarak kilo alımını, yeme arzusunu ve uyuma zorluklarını artırır.

3. Şeker Suskun Katildir

Obezite her hastalığın lideridir ve obezitenin temel nedeni aşırı şeker tüketimidir. Aşırı fruktoz alımı leptin direncini de artırır. Leptin bize yeterli miktarda yemek aldığımızı bildiren bir hormondur. Buradaki problem ise çoğunlukla beyinden gelen bu sinyali dikkate almayız. Şekerin suskun katil olarak adlandırılmasının nedeni ise sebep olduğu hastalıklara haber vermeden başka bir deyişle belirtiler göstermeden kapı aralamasıdır.

4. Şeker Bağışıklık Sistemini Zayıflatır

Bağışıklık sistemimiz hastalıklara karşı vücudumuzun en ehemmiyetli güvenlik mekanizmasıdır. Yüksek miktarda şeker alımı çalışmalara göre bağışıklık sisteminin bakterilere, virüslere, parazitlere ve çeşitli mikroorganizmalara karşı mücadele kabiliyetini ehemmiyetli ölçüde zaafa uğratmaktadır. Bir insanın her yemekte şeker kullandğını varsayarsak bu insanın bağışıklık sistemi her bir günde kapasitesinin yarısı kadar güçle işlevini yerine getirir.

5. Şeker ve İçki Vücutta Karaciğere Karşı Aynı Toksik Tesiri Gösterir

Bilim insanları ihtiyaç fazlası alınan fruktoz ve glikozun tıpkı içki gibi karaciğere aynı zehirleyici tesiri yapmaktadır. Şeker alkol gibi karaciğer üzeride kronik tesirlere sebep olmaktadır. Ele geçirilen verilere göre karaciğer hasarı aşırı kalori veyahut kilo artışı olmadan da ortaya çıkabilmektedir.

6. Şeker Kronik Hastalıkların Öncüsüdür

Fazla miktarda ve daimi şeker tüketimi kandaki insülin miktarını artırır. İnsülin pankreas tarafından kan şekerini artırmak için salgılanan bir hormondur. Şeker ne kadar fazla tüketilirse pankreas o kadar insülin salgılar. Verilere göre kronik insülin yüksekliği kimi kalp hastalıklarına, kansere, sivilceye, polisitik yumurtalık belirtinine, ve hem de miyopa davetiye çıkarmaktadır. Azalan şeker miktarı insülinin de azalmasına kapı aralar. İnsülin yüksekliğinin kapı araladığı bir hayli kronik rahatsızlık vardır. Bunlar:
Şeker bağışıklık sistemini baskı altına alır.
Şeker vücudun mineral balansını bozar.
Gebelik ve emzirme periyodunda aşırı şeker tüketilirse fetüste adale gelişimi negatif etkilenir.
Gazlı içeceklerdeki şeker çocukların süt tüketimini engeller.
Şeker doku ve hücreleri tahrip eden reaktif oksijen türlerini artırır.
Şeker çocuklarda hiperaktiviteyi, gerginliği, konsantrasyon problemlerini ve huysuzluğu artırır.
Şeker fazlası zararlı olan trigliserid yağ asidi miktarını artırır.
Şeker vücudun bakterilere karşı savaşında direncini artırır.
Şeker yumurtalık kanserine kapı aralayabilir.
Şeker vücutta krom ve bakır minerali eksikliğine kapı aralar.
Şeker yaşlanmayı hızlandırır.
Diş çürümelerini hızlandırır.
Vücudun kalsiyum ve magnezyum emilimini güçleştirir.
Alkol bağımlılığını tetikler.
Yaş ilerledikçe gözleri daha zayıf hale getirir.
Dopamin, serotonin ve nöroepinefrin gibi nörotransmitterlerin vakitsiz salımını sağlayarak vücudun duygusal reaksiyonlarını balanssızlaştırır.
Çocuklarda adrenalinin daha hızlı salınımına kapı aralar.
Gastrit ve oniki parmak bağırsağı ülserini tetikler.
Kandaki E vitaminini azaltır.
Periyodontal diş hastalıklarına kapı aralar.
Besin alerjilerine kapı aralar.
Çocuklarda egzama gibi cilt hastalıklarına yol açar.
DNA’nın yapısını bozabilir.
Gebelik sırasında kan zehirlenmesine kapı aralar.
Kardiyovasküler hastalıklara taban hazırlar.
Katarakta kapı aralar.
Damar tıkanıklığına kapı aralar.
Düşük yoğunluklu lipoproteinleri (LDL) artırır.
Enzimlerin işlevlerini bozar.
Pankreasın çalışma düzenini bozar ve kadınlarda pankreas kanserine kapı aralar.
Böbreğin boyutunu artırarak böbrekte patolojik değişikliklere kapı aralar.