Iyilesmeyi istemek, iyilesmenin yarisidir...

[eg24]

TEDAVI BILINÇALTINDA MI GIZLI?

Kisisel gelisimin en önemli unsurlarindan biri de farkindalik olusturmak ve bilinçalti düzeyinde yeniden yapilanma saglamaktir. Modern bilimin ifade ettigi bilincin yüzde 20, bilinçaltinin yüzde 80 oraninda varligimizi yönettigi varsayimi üzerinden hareket edersek, büyük oranda bilinçaltinin kontrolü altinda oldugumuz gerçegine ulasabiliriz. Bilinçalti varligimizin gizli ama asil yöneticisidir. Reem Nöropsikiyatri’den Dr. Mehmet Yavuz

Dr. Beyin isimli kitabinda ele aldigi “bilinçalti sirlariyla” ilgili bilgiler paylasiyor…

Birçok arastirmaci, çaglarin en önemli sirrinin, ne kara delikler, ne gezegenler arasi seyahat olmadigi, en büyük sirrin bilinçaltimiz ve bilinçaltimizda farkinda olmadan sakladigimiz müthis güç olduguna inanmaktadir.

Iyilesmeye inanmak tedavinin yarisidir

Antik çaglarda, eski din adamlari hastalarina ilaçlar veriyorlar ve onlar uyurken hipnotik telkinlerde bulunuyorlardi. Hastaya meleklerin, uyku esnasinda onu ziyaret edecegi ve iyilestirecegi söyleniyordu. Böyle ikna edici telkinler çogu zaman ise yariyor ve hastalarin iyilestikleri görülüyordu. Günümüzde de farkli dini inançlarin çesitli ritüel ve törenleri, ayni telkin yöntemlerini kullanmaktadir. Hatta modern psikanalistler ve terapistler, daha bilimsel yöntemlerle ruhsal terapi seanslarinda, bilinçaltindaki evrensel gücü kullanmaktadir. Her seyden önce bilinçalti, telkin gücüne karsi çok hassastir. Bu yüzden iyilesmeye inanmak, tedavinin en az yarisidir.

Bilinçli olarak sürekli hasta olduguna inanan, sürekli agrilarini düsünen bir kiside, bilinçalti da bu düsüncelere uygun davranir. Iyilesemeyecegim, agrilarim dinmeyecek tarzinda düsünceleri olan bir kisi de, bilinçalti sürekli agri olusturacak iç dinamikleri harekete geçirir. Agri ile alakali hormonal aktiviteyi buna göre düzenler. Sonuçta kisinin agri ile ilgili kabullenici olumsuz telkinleri, bilinçaltini da buna uygun davranmaya zorlar. Bir noktadan sonra hiç hastaliktan ve agrilardan kurtulmayan karekteristik bir klinik tablo ortaya çikar. Bilinçalti hastaliga ve agrilara sartlanir. Bu durumda kullanilan ilaçlarin da pek faydasi olmaz. Kisi ancak çok inandigi ve güvendigi bir hekimin onun bilinçaltina hitap eden kuvvetli telkinleri ile düzelme saglayabilir. Dolayisiyla hastanin, doktoruna inanmasi tedavi de çok önemli rol oynar.

Evrene olumlu mesajlar iletin

Bilinçaltiniz ne kadar temiz ve kontrollü olursa, düsüncelerinizin ve söylemlerinizin etkisi de o kadar güçlü olur. Aslinda düsünce, isik, madde gibi her sey, atomun bilinen en küçük parçacigi olan “kuant” taneciklerinin belli oranda yogunlasmasindan baska bir sey degildir. Neticede düsüncede bir enerjidir ve bu enerjinin ne kadar güçlü olup olmadigi da tamamen bilinçaltinin gücü ile ilgilidir. Olumlu düsünmek, evrene pozitif enerji vermek, olumsuz düsünmek ise negatif enerji yaymaktir. Diger insanlardan gelen pozitif ya da negatif enerjileri, bilinçli halimiz algilayamasa da bilinçaltimiz hisseder ve bunlardan etkilenir. Dolayisiyla düsüncenin gücü bir nevi bilinçaltinin gücüdür.

Dua ve ritüeller de bioenerji yayiyor

Dua okuyarak üflemenin de bir çesit bioenerji yöntemi oldugunu söyleyebiliriz. Bunlar kisilerin kendi inançlari ile ilgili konular olmakla birlikte, herkes kendi dinine göre çesitli ritüellere inanmakta ve bu ritüeller son derece etkili olabilmektedir. Isin dua boyutunda, kisinin psikolojik olarak etkilenmesi ve kendini iyilestirmesi; okuyan kisinin elinin, nefesinin olumlu, sifali yönlerinin yani sira dualardaki seslerin belli sirayla tekrar edilmesinin evrende olusturdugu mistik ve sira disi etki de önemlidir…

Bilinçalti vücudun sagligini dengede tutmak için koruma altina alir. Vücudun kendi kendini dogal olarak iyilestirme kabiliyetinin olmasi bundandir. Alternatif tibbin da temeli budur. Bu nedenle vücudun kendi kendini tamir etmesi ve hastaliklari önlemesi, bilinçaltinizin iyilestirici ve onarici kabiliyetine baglidir. Bu kabiliyeti azaltmak ya da mükemmele getirmekte sizin elinizdedir.

Bilinç ve bilinçalti uyumsuzlugu kaosa yol açiyor

Her sözü, yasadigi zamani asip, bugün daha da derinlik kazanan Mevlana, “Ya oldugun gibi görün ya da göründügün gibi ol” derken, sanki bilinç ve bilinçalti uyumuna dikkat çeker gibidir. Eger bilinç ve bilinçalti uyumlu degilse veya bilinciniz, bilinçaltinizda biriktirdiklerinizle ters bir tarz izliyorsa, o zaman düsünce yapiniz netlikten uzaklasir, kaos ortaya çikar, çatismalar yasarsiniz.

Dünya üzerinde, psikolojik problemler yasayan milyonlarca insan, bilinç ve bilinçalti uyumsuzlugu yüzünden huzursuz ve mutsuzdur. Çünkü içinizdeki ben, disinizdaki benle paralel degildir. Bu ise ne yaptigini bilmeyen, bir gün baska diger gün bir baska davranis sergileyen, özetle kendisi ile barisik olmayan bir kisilik hali ortaya çikarir.

Kisinin iç ve dis huzuru için bilinç ve bilinçalti beraberligi ve dayanismasi sarttir. Bu nedenle, psikoterapistlerin ve meditasyon üstatlarinin ana hedefleri, bu uyumsuzlugu ortadan kaldirmak ve iki beni, tek ben haline getirmek yani kisinin içini ve disini bir yapmaktir. Insan aradigi huzuru ancak böyle bulabilir. Içinizdeki yasam enerjisi ancak böyle ritmik ve ahenkli akabilir. Aksi takdirde nevrozlardan, çesitli fobilerden, ruhsal çatismalardan ve kisilik bozukluklarindan kurtaramayiz kendimizi. Dolayisiyla zihnimizin dengeli olmasi, hayatimizin da dengeli olmasini saglar.