Dünyadaki pek çok üniversite yurduna baktığımızda oldukça sıkıcı binalar olduğunu görürüz. Mimari ve teknolojik açıdan da son derece heyecansız yapılardır. Sıradan renklere boyanmış dört duvar, birbirinin aynı dizayn edilmiş odalar, tüm bunlar bize alışılagelmiş bir yurt deneyimi sunar. Fakat bazı öğrenciler tasarım, mimari ve teknolojik açıdan insanı hayrete düşürecek derecede ilginç yurt binalarında yaşama şansı yakalayabiliyor. Gelin bu ilginç yurt binalarını birlikte inceleyelim. Hem belli mi olur aramızda bu yurtlarda kalabilecek kadar şanslı arkadaşlarımız vardır.
2003 yılında tamamlanan bu öğrenci yurdu, dünyada ünlü mimar Helmut Jahn tarafından dizayn edildi. İlk bakışta State Street Village, aralıksız tek bir bina gibi görünüyor fakat aslında içinde yapıyı oluşturan üç farklı bina bulunmakta. Metal ve camdan oluşan yapı, yurt odalarına ve ortak kullanım alanlarına daha çok ışığın girmesini sağlıyor ve bu da ortamda açık ve havadar hissetmenize yardımcı oluyor. Bina ilgi çekici olmasının yanı sıra son derece de fonksiyonel. Her katta mutfak ve çamaşırhane bulunmakta, aynı zamanda odalar ortalama bir yurt odasından daha geniş dizayn edilmiş.

Simmons Hall ya da bilinen diğer adıyla ‘Sünger’, 2002 yılında açıldı ve Massachusetts Institute of Technology’nin en eşsiz ve simgeleşmiş binalarından biri. Binaya ‘Sünger’ denmesinin sebebi, yüzeyinde 5.500’den fazla küçük pencerenin bulunması. Renkli kenarlarla süslenmiş bu küçük pencereler, binaya ayırt edici ve kendine özgü bir görünüm kazandırıyor. Pencereler kışın güneşi daha çok içeri alacak, yazın ise sınırlandıracak şekilde tasarlanmış. Böylece ısıtma ve soğutma maliyetlerinde tasarruf hedeflenmiş. Binanın mimarı açıdan pek çok ödüle layık görülmesi şaşırtıcı değil ancak fonksiyonellik açısından aynı şeyi söylemek mümkün görünmüyor. Küçük odaların duvarına bir şey asmak istendiğinde pencerelerde sorunlar yaşanması, sınırlı wireless bağlantısı, merdiven ve asansörlerin düzensiz konumu öğrencilerin fikirlerini farklı kılıyor.

Lundgaard&Tranberg Mimarlık tarafından, Çin’deki Hakka evlerinden esinlenilerek tasarlanan Tietgen Residence Hall, Danimarka’da 2006 yılında inşa edildi. Ödüllü bina, öğrencilerin toplanma faaliyetleri ve ortak işlevleri rahatça sağlayacakları şekilde düzenlenmiş. Ortak kullanım alanları birinci katta konumlandırılmış ve bütün öğrenci odalarının merkezdeki avlu ile bağlantısı var. Binada 360 oda bulunmakta ve bütün odalar manzaralı. Öğrenciler yıl boyunca hayatlarını kolaylaştıran kafe, çalışma ve bilgisayar odaları, atölyeler, müzik ve toplantı salonları, bisikler parkuru gibi ortak alanların keyfini çıkarmakta.

380 odadan oluşan, Hollanda’daki bu yurt binasını, Amsterdamlı mimar Marlies Rohmer tasarlamış. Binanın cephesi renkli alüminyum panellerle kaplı. Uzaktan bakıldığında, renkler birleşip gri, pullu bir deri olarak algılanıyor. Renkli cephe, içinde yaşayan, dünyanın dört bir yanından gelen öğrencilerin yarattığı çeşitliliği yansıtıyor. Cam duvarlardan oluşan avlu ise öğrencilere buluşma ve iletişim için olanaklar sağlıyor.

Cite A Docks, Fransa Le Havre’de hayata geçirilmiş yaratıcı bir öğrenci yurdu projesi. Eski nakliye konteynerlerinin yeniden dönüştürülmesiyle, öğrenciler için ilginç bir yaşam alanı ortaya çıkmış. Cattani Mimarlık, dört nakliye konteynerini üst üste koyarak 100 yeni yurt odası inşa etmiş. Öğrencilerin dışarıyı görebilmeleri için de konteynerlere, camlar ve küçük teraslar eklenmiş. Odaların içi de oldukça hoş ve manzaralı.

Birçok ödül almış ve LEED Gold Sertifikasına sahip Nobel Halls, dünyanın ilk sürdürülebilir öğrenci yurdu. Binanın yapımında sürdürülebilir materyaller kullanılmış ve böylelikle öğrenciler doğal ışık ve temiz havadan bolca faydalanabiliyor. Goshow Mimarlık tarafından 2010 yılında tamamlanan projede, 600’den fazla öğrencinin yaşayacağı yeni odalar tasarlamış. Bina, fonksiyonelliğinin yanı sıra son derece etkileyici, çevreci ve öğrencilerin rahatça bir araya gelebileceği ortamlar sunuyor.