Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23 Mart 2015, 18:46   #1
meltem
Senior Member
 
Üyelik tarihi: 07 Şubat 2015
Mesajlar: 6,001
Standart Orta Avrupa’nın Üç Yıldızı



Avrupa her zaman merak ettiğimiz, yanı başımızdaki bir hazine. Ortaçağdan bugüne kadar birçok dini, siyasi ve toplumsal olaya tanıklık eden topraklarda sanat, mimari ve tarih tüm kıtayı etkisi altına almış sanki. Avrupa’nın dışarıdan baktığınızda soğuk görünen üç yıldızı Prag, Berlin ve Viyana ise parkları, müzeleri ve yaşanmışlıklarıyla keşfedilmeyi hakkediyor.

Prag

Hitler’in güzelliğine hayran kalıp bombalatmaya kıyamadığı Prag, Avrupa’nın en korunmuş ve en güzel şehirlerinden biri. Arnavut kaldırımlı dar sokakları, avluları, her biri sanat eseri sayılabilecek binaları, köprüleri ve soğuk havasıyla olduğu kadar yazarları, şairleri, kafeleri, okulları, galerileri, klasik müzik konserleri, tiyatroları ve canlı gece hayatıyla da farkını hemen belli ediyor. Barok, gotik, klasik, majestik, romantik, mistik, melankolik ve de minicik bir Orta Avrupa şehri olan Prag; tarihi ve kültürü ile görülmeye değer, hafta sonu kısa bir kaçamak yapmak için ideal, tek kelimeyle benzersiz bir kent.



Prag aynı zamanda, yüzyıllardır kesintisiz süren opera ve bale gösterileri, renkli gece hayatı, Avrupa’nın dört bir yanından gelen genç öğrenci nüfusu ve ateşli edebiyat tartışmalarının yapıldığı dumanaltı kafeleri ile yaşlı ve soğuk dış görünümünden çok daha farklı ve çok daha enerjik bir kültür hayatına sahip. Zamanın bile donduğu; görkemli binaları, köprüleri, katedralleri ve nehri ile bir masaldan çıkmışcasına ziyaretçilerini büyüleyen Prag’da, modern veya sıradan bir yapı bulmak imkânsız.



Moldava (Vltava) Nehri’nin ikiye ayırdığı Prag’daki hemen hemen her bina inanılmaz bir tarihe ve hikayeye sahip. Mesela, 1700’lerin sonuna kadar sokak numaraları kullanılmadığından, adres verirken kolaylık olması için binaların üzerine ayırt edici küçük heykeller yapılırmış ve binalar bu heykellerle anılırmış. Her köşesi mimari detaylarla dolu bu şehirde; başınızı her kaldırdığınızda melekli, şeytanlı, kuğulu, kuzulu, zambaklı, laleli binalar göreceksiniz...



Gri fonunda her daim parıldayan ışıklar eşliğinde “Bohemya”nın köklü tarihini barındıran şehir Prag’ı gezmek için kendinize 3 gün ayırın ve şehri keşfe çıkın. Vltava Nehri’nin ikiye ayırdığı Prag’ın sol yakasında Prag Kalesi ve Küçük Kasaba, sağ yakasında ise Eski Şehir , Yahudi Mahallesi ve Yeni Şehir bulunuyor. Vltava Nehri’nin üstündeki meşhur Charles Köprüsü ise Küçük Kasaba’yı Eski Şehir’e bağlıyor. Akşam üstü saatlerinde ise füniküler ile şehrin en yüksek noktası olan Petrin Tepesi’ne çıkın ve Prag’ın tüm güzelliğine şahit olun.




Viyana

Masallarda anlatılan kristal avizeli görkemli balo salonlarını, her biri ayrı sanat eseri olan ihtişamlı sarayları ve fonda duyulan benzersiz klasik müzik tınılarını hayal edip, bu masal imgelerini yaşadığımız Dünya üzerinde bir şehre yakıştırmak zorunda olsaydık şüphesiz tek bir şehri seçebilirdik! Işıl ışıl sokakları, soğuk havası, adına valsler bestelenen Tuna Nehri ve içinde barındırdığı sayısız barok, romanesk hatta modern eserle Viyana, hayallerimizdeki masal kentini gerçeğe taşıyan benzersiz bir kent




Bazı şehirlere yaptığınız seyahatler sizi aynı zamanda içsel bir yolculuğa da çıkarır. Viyana, kış mevsimindeki güzelliğiyle insanları kendine çeken bir şehir. Son 3 yıldır “Avrupa’nın en yaşanılabilir şehri” unvanına sahip olan Viyana’nın, huzur, bolca sanat ve güzel anılar vaad eden ruhuna karşı koymak istemeyeceksiniz.






Avrupa’nın en güzel kentlerinden Viyana’nın kışın gri-mavi fonunda ışıldayan göz kamaştıran halini görmemek olmaz! Kışın en güzel zamanlarını, Viyana’nın tarih kokan sokakları, mimari açıdan mükemmel estetik binaları, operaları, klasik müziği ve şık restoranlarındaki lezzetli yemekleri unutulmaz bir tatil geçirmenizi sağlayacak.



Berlin

Avrupa’nın hatta Dünya’nın yaşadığı iki ayrı dönemin, iki ayrı algının sembolüdür adeta Berlin... Orta Avrupa’nın en köklü imparatorluklarından Prusya ve Alman İmparatorluğu’na başkentlik yapmış bu kadim kent; 1989’da uzun bir aradan sonra kentin tam ortasından geçen ve sadece şehri değil, Almanya’da “hayatı ikiye bölen” Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla eski günlerine görkemli bir dönüş yaptı. Berlin, bugün hala Avrupa’nın kalbinin attığı yerlerin başında geliyor...




Berlin tam bir müzeler şehri! Bauhaus Tasarım Müzesi (Bauhaus Museum für Gestaltung), Guggenheim Müzesi (Deutsche Guggenheim Berlin), Alman Teknoloji Müzesi (Deutsches Technikmuseum), Berlin Sanat Müzesi (Gemäldegalerie Museum) ve Bergama kazıları sırasında bulunup parça parça Berlin’e taşınan Zeus Tapınağı ve Milet’in Pazar Kapısı gibi bizim için ayrı anlam taşıyan eserlerin bulunduğu Pergamon Museum’u mutlaka ziyaret etmelisiniz.Eski Berlin’i keşfetmek isterseniz Spree Nehri’nin kenarındaki Nikolaiviertel’e gidin. Ortaçağdan kalma sokakları ve Nikolai Kilisesi ile zamanda bir yolculuğa çıkmış gibi hissedeceksiniz.



meltem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla