Sadece son yıllar içinde sınırları aşmayı ve kafatasımızın içindeki labirenti anlamayı başarabildik.
Şüphesiz, beyinlerimizin bilim, teknoloji, sanat, müzik ve her şeyde yaptığı akıl almaz şeylerin farkındayız. Ve beynimizin bu fark edilebilir gücüne tanık olduğumuz için belki de insanların nörolojik problemler yaşadığını gördüğümüzde rahatsızlık duymamızın sebebi budur.
Beyinlerimizin sahip olduğu bu büyük potansiyel bir yana, eski ABD başkanlarından Ronald Reagan’ın Alzheimer olduğunu veya Muhammed Ali’nin Parkinson’la savaştığını görmek de aynı zamanda potansiyel tahribi gözler önüne seriyor.
Dünyaca ünlü müzisyen Quincy Jones da bu tahribin ne demek olduğunu çok iyi biliyor. 1974 yılında beynine saplanan o çekilmez ağrıyı hissetti, ve ne olduğunu anlamaksızın bayıldı. Sonradan bunun beyin anevrizması olduğu ortaya çıktı yani beynindeki ana damarlardan biri yırtılmıştı.
Kurtulduğunda öğrendi ki, yeteneklerini geri kazanabilmesi için beynini yeniden onarması ve eğitmesi gerekiyordu. Jones, yoga ve meditasyon yoluyla hem damarlarla ilgili problemlerin üstesinden geldi hem de geçirdiği sinirsel çöküşü onarmayı başardı.
Quincy Jones’un başarısı, eğer mücadele ederseniz beyninizin vücudunuz üzerinde önemli bir etkiye sahip olabileceğini kanıtlıyor. Ve bu çok önemli bir nokta. Beynin anatomisi, yabancı dil öğrenmek kadar karmaşık görünse de, gerçek şu ki, yaşınız ilerledikçe beyin fonksiyonlarınızın gerilemesini önlemeyi başarabilirsiniz.